Zaten avutmuyorum da hiç. Metanetliyim. Ben değil miydim zaten giden? Eh, dikenden korkan gül sevemezmiş. "Sevmesini öğren önce" demiştin, ineklik etmiştin. Ben de çekip gitmiş, öküzlük etmiştim. Şimdi daha çok yakıştırıyorum ikimizi. Bazen de karıştırıyorum rüya ile gerçeği.
Soğuk zamanlarda sevmiştik birbirimizi. Buluştuğumuzda atkılardan öpüşemezdik, eldivenler engel olurdu ten temasına. Ama, seni beklerken ne kadar üşümüşsem, o kadar ısınırdım bir bakışınla. Affederdim, yine geç kaldığın halde.
Sen de beni affederdin. Tüm eşekliklerimi siliverirdin. Pişman dönüşlerim, güller ile kapında bekleyişlerim... Affetmelerin de biraz gaddardı hani. Bak şimdi aklıma o gün geldi. Kapında, evden çıkmanı beklediğim dakikaları bilerek uzatmıştın. "Bir erkeğin en nefret ettiği şey çiçek almak değil, çiçeği taşımaktır" derdim, bilirdin. Bu yüzden de beni bekletmiştin. Annen, komşuların, sokaktan geçenler... Olsun, ben seni beklemeyi de sevmiştim.
Şimdi bir şansım daha olsa, ister miydim seni? Bunun bir cevabı hiç olmadı...
Bir arkadaşla sık sık sarhoşluğa koşuyoruz son zamanlarda, en siyahından şarkılar eşliğinde. Kafa inceden kırılınca senden bahsediyorum, o da Gülçin'den. "Ne duruyorsun, arasana" diyor, ben de ona "sen Gülçin'i ara hadi" diyorum, susuyoruz.
Arayamam, söküp atamam... Kanıyorsun, ve canımı yakıyorsun...
Yine eski bir yazı. Ortama alışana kadar...
Bilirsin severim böyle yazıları.Bu yazını daha çok sevdim erlik.Tebrikler çok beğendim,bir okadar da üzüldüm.Bence ne inek ne de öküzlükmüş yaptığınız keçilik bunun adı :)
YanıtlaSil