14 Ara 2010

Alka Seltzer

Dün gece çok içmişim. Net bir hatıram yok geceye dair. Kopuk kopuk hatırladığım şeyler ise tam olarak oturmuyor yerine. Determinist düşüncenin çaresiz kaldığı an. Sebepsiz hareketler bunlar, lay la la la lay...

Ev arkadaşım aradı. Gelmiyor musun daha diye sordu. Çok geç çıkmıştım işten. Bi bira içtikten sonra bakarım dedim, belki gelirim. Akşam 6-7 şiddetinde Karayelden esiyordu. Gözlerimi kapadığımda çok uzaklarda at koşturan biri olabiliyordum.

Bir bira ile kalmadı. Mekan sahibi, çalışanlar ve diğerleri... Hepsi ile şu veya bu şekilde muhatap oldum. Laf lafı açtı, gece uzadı. Ben de geceye uzandım. rahat değildi. Kendi yatağımda değilsem yadırgarım zaten.

Tam hatırlamıyorum, bir ara tekneye gittim. Derhal sızdığımı farzediyorum. Gece birinin tekneye geldiğini duyup uyandım. Saat 4'ü geçmişti. "Erlik, ben geldim" diye sesleniyordu. Eve gitmemiş. Aileden biraz dertli. "Merak etmesinler?" dedim. "Etselerdi bu saate kadar aramazlar mıydı?" diye yanıtladı. Haklıydı.

Biraz konuştuk, ufak ufak anlattı sıkıntısını. Sonra ona yatacağı yeri gösterdim. Gidip sızma eylemime döndüm.

Sabah uyandığımda gitmişti. Yada hiç gelmemişti. Bilemiyordum. İşe geç kalmıştım. O sırada aradı. Kahve içmeye çağırdı. Rüya değilmiş.

Suyun içinde erimekte olan Alka-Seltzer, mavi bardağın içerisinde büyülü hareketler yaparak beni etkisi altına alıyordu. Kahve klimanın rüzgarında soğumaya terk edilmişti. Zincirin halkaları bir türlü birleşmiyordu. Arada eksikler vardı. Kafamı bunlarla yormamak için iş bile yaptım.

Midem biraz olsun kendine geldi. Gidip bir şeyler yeme vakti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nereye kadar susacaksın ! Dökül !