17 Ara 2010

Bulanık

Yarım bırakılmış bir inşaat çarpıyor gözüme. Yükselmekten vazgeçmiş yıkık dökük kolonların arasında dolaşıyorum. Zihnimin içinde seyahate çıkmış gibi.

Hava sıcak, güneşin son demleri olduğu halde. Yavaş yavaş çöküyor karanlık. Uzun gölgeler bırakıyorum ardımda. Attığım adımların sesi bile rahatsız ediyor, tırmalıyor kulağımı.

Zihnim bulanık. Alkol mü sebep? Yok, henüz içtiklerimin etkisinde değilim. Bulanık zihnim, çünkü hayata savaş açmıştım. İlk saldırıyı atlatma çabasındaydım. Bu yüzden de buradaydım ya.

Güneş neredeyse görünmüyor, tepenin arkasında bir yerlerde kalmış. Mesaj yolluyor gibi "şimdilik hoşçakal" diyen zayıf ışıklar...

Süslü cümleler kurmak istiyorum, çekici, yakışıklı kelimelerden örülmüş. Taze kan ve korku kokusu sinmemiş olsa üstüme, belki başarabilirdim de. Elim telefona gidiyor, geriliyorum. Kafamı hızla geri attığımda kolona çarpıyor, canım yanıyor. Bir canım varmış. Kayan gözlere, unutulan hislere yeniden hareket veren bir anlık acı.

Beni buraya getiren neydi? Canım yanıyor demiyor muydum zaten? Şimdi fiziksel acının ruhsal acıyı bastırabilme ihtimali üzerine bir takım arabesk görüş ateşliyorum. Faydasız. Ben fiziksel acı istemiyorum. Dibine kadar batmak, boğulmak olsun sonum. Ruhum, ne kadar derinsin?

Bir aydır dinlenmeden çalışıyorum. Arada bir tatil vardı evet ama o tatil de oldukça yorucuydu. Şöyle uzun bir uyku çekmeyeli epey zaman olmuş. Gidip yatsam mı acaba? Yok, bu akşam çözmem lazım. 33 yıldır çözümlenememiş ne varsa bir gecede çözülecekmiş gibi davranan bir aptalım. Bunu farkedip susturuyorum iç sesi.

En güzeli dediğim şeyi yapıyorum. Marketten iki iyi marka bira alıp eve gidiyorum. Bahçede oturup müzik eşliğinde içiyorum. Keyfim yerine geliyor. Oh mis!

O sırada yine 4-5 gündür hiç görüşmediğim sevgilim arıyor. Normal bir durum bizim için. Yadırgamıyorum. Uzun bir konuşma oluyor. Genelde ben dinliyorum, o anlatıyor. Beklentilerini sıralıyor. Ben ise sürprizlere açık olmak istiyorum. O garantiye almak istiyor hayatı, ben ise hayata tecavüz etmek niyetindeyim. O tüm olasılıkları tek tek hesap edip önüme çıkarıyor, ben ise hepsini çürütüyorum.

Sie trägt den Abend in der Brust
Und weiß dass sie verleben muss
Sie legt den Kopf in seinen Schoß
Und bittet einen letzten Kuss...

1 yorum:

Nereye kadar susacaksın ! Dökül !